ISLAM FILOZOFLARI - PowerPoint PPT Presentation

1 / 34
About This Presentation
Title:

ISLAM FILOZOFLARI

Description:

Title: PowerPoint Presentation Last modified by: XP Created Date: 1/1/1601 12:00:00 AM Document presentation format: Ekran G sterisi Other titles – PowerPoint PPT presentation

Number of Views:150
Avg rating:3.0/5.0
Slides: 35
Provided by: abdul57
Category:

less

Transcript and Presenter's Notes

Title: ISLAM FILOZOFLARI


1
ISLAM FILOZOFLARI
2
(No Transcript)
3
FARABI
  • 870 yilinda Türkistan'da Siderya (Seyhun) nehri
    ile Aris'in birlestigi yerde kurulmus olan eski
    bir yerlesim merkezi Farab'da dogmustur. Babasi
    Mehmed bir kale komutaniydi. Farabi hakkinda
    saglam ve detayli bilgi pek yoktur ne yazik ki.
    Zaten filozof, bilgin ve sanatkar olarak yasadigi
    yillarda bugün tanindigi kadar taninmiyordu.
    Hakkinda bilgi veren kaynaklar kendisinden
    150-200 yil sonra yazildigi için, güvenilir
    degiller. Efsanelerle süslenerek anlatilan bir
    ilim ve sanat adamidir. Ebu Nasri Farabi,
    Aristo'nun bütün eserlerini açikladigi ve
    inceledigi için Ustad-i Sani, Hace-i Sani,
    Muallim-i Sani gibi sifatlar almistir. Bunlardan
    baska Ebu Nasri Farabi-i Türki, Hakim Farabi gibi
    isimlerle de anilir. Asil adi Ebu Nasr Muhammed
    bin Muhammed bin Turhan bin Uzlug'dir. Bati
    kaynaklarinda adi Alpharbius ya da Alphartabi'
    olarak geçmistir.

4
  • Ilk ögrenimini dogdugu yerde yapan Farabi,
    gençliginde Türkistan'dan göç ederek bir süre
    Iran'da dolasti. Daha sonra o zamanin ilim ve
    sanat merkezi olan Bagdat'a gelerek yüksek
    ögrenimini burada tamamladi. Böylece anadili olan
    Türkçe'den baska Farsça ve Arapça'yi hristiyan
    hocalardan ilim dili olan Latince ve Eski
    Yunanca'yi ögrendi. Çaginin ünlü bilginlerinden
    Ebu Bisr bin Yunus'tan Mantik, Ebu Bekr Ibn el
    Sarrac'dan dilbilgisi dersleri aldi. Bundan sonra
    Harran Üniversitesi'ne giderek felsefe
    çalismalari yapti ve burada Yuhna bin Haylan'dan
    Mantik bilgisini ilerletti. Aristo üzerindeki
    çalismalarini burada yapti. Bagdat'a döndükten
    bir süre sonra Misir'a gitti. 941 yilinda
    Misir'dan Halep'e gelerek Emir SeyfüddevIe
    Hemedani'nin sarayinda bulundu. Zamaninin devlet
    adamlarindan saygi gördü. Mütevazi bir hayat
    süren Farabi, Emir'in teklif ettigi yüksek maasi
    kabul etmeyerek, Dört Dirhem'lik küçük bir
    ücretle yasamayi yegledi. Misir'da kaldigi sürece
    Türk kiyafeti ile dolasirdi ve Türkçe
    konusurdu.Eski Yunanli filozof ve bilim
    adamlarinin eserlerinin Arapça'ya çevrilerek
    ögrenilmesi Farabi ile baslamistir. Önce
    Abbasiler, sonra endülüs medeniyeti içinde
    yetisen islam bilginleri bunlari batiya
    tanitmistir. Ortaçag avrupasi bu filozofu Arap
    dilinden, özellikle Kurtuba'li Ibn-i rüsd'den
    ögrendi. Batili bilginler Ibn-i Rüsd'ü ögrenmek
    isterken Farabi'yi okumak zorunda
    kaldilar.Farabi'nin eserlerinin yüzyillarca
    Avrupa'da taninmasinin nedeni budur. Bütün
    ortaçag boyunca Avrupa'da böylesine taninan,
    hatta XX. yüzyilda bile hakkinda arastirmalar
    yapilan, eserleri yayinlanan Farabi, 950 yilinda
    Sam'da öldü ve Babüssagir'e gömüldü. Cenaze
    namazini Emir Seyfüddevle'nin kildigi biliniyor.

5
Filozof Farabi
  • Doktor ve filozof olmasina ragmen, onun bütün
    sifatlari felsefeyle ilgili yönü için
    kullanilmaktadir. Felsefeyi ögrendikten sonra,
    görüslerini Aristo felsefesi dogrultusunda
    gelistirdi ve bunlari bir temele oturtarak
    kendine özgü bir okul kurdu. Olgun eserler
    yazmaya koyuldu. Psikoloji, metafizik, mantik,
    zeka, madde, zaman, vahdet, bosluk, mesafe ve
    sayi gibi kavramlarla ilgili görüsler ileri
    sürdü. Iyi bir matematikçi olusuyla da
    ünlüdür.Felsefeye mantik yolundan girerek
    metafizik üzerinde durdu. Din ile felsefenin
    ayrilmaz bir bütün oldugunu gördükten sonra islam
    felsefesinin kurucusu oldu. Farabi'ye göre din
    ile felsefe arasindaki uyusmazlik temelde degil,
    dista kalan yorumlarla düsüncelerin
    degerlendirilmesindeki farkliliktan ileri gelir.
    Böylece mantik ve kavramciligi gelistirdiginden,
    bu etki ile Kelam gibi Islami bilim dallari
    kanitlarini mantiktan almaya baslamistir. Bu
    yoldan hareket eden Farabi, o zamanki ilim
    dallarini ikiye ayirir. Ona göre mantik,
    metafizik gibi ilimler teorik ahlak, siyaset,
    matematik, musiki ise ameli yani pratik
    ilimdir.Eserlerinin sayisi yetmise yakindir.
    Yazilarini tenha yerlerde, su kiyilarinda, agaç
    altinda yazdigi, eserlerindeki bosluklarin,
    defterlere yazmayip kagitlara not etmesinden,
    daha sonra bunlarin bir bölümünün kaybolmasindan
    ileri geldigi söylenir. En taninmis alanlari
    Ed-Talimü's Sani ile Ihsanü'l-Ulüm'dur. Sonuncusu
    ise Dogu dünyasinda yazilmis ilk ansiklopedik
    eserdir

6
(No Transcript)
7
IBN-I SINA
  • Ibn-i Sina filozof, hekim ve çok yönlü Fars bilim
    adamidir. Samanogullari sarayi katiplerinden
    abdullah Bin Sina'nin oglu olan Ibn-i Sina,
    babasindan, ünlü bilgin Natili'den ve Ismail
    Zahit'ten ders aldi. Geometri, mantik, fikih,
    sarf, nahif, tip ve dogabilim üstüne çalismalar
    yapti. Farabi'nin el-Ibane's araciligiyla
    Aristoteles felsefesini ve metafizigini ögrenip,
    hastalanan Buhara prensini iyilestirince saray
    kütüphanesinden yararlanma olanagina kavustu.
    Babasi ölünce, Cür-can'da Siraz'li Ebu
    Muhammed'ten destek gördü ve çaginda taninan
    bütün Yunan filozoflarinin ve Anadolu
    dogacilarinin yapitlarini incelemistir.Metafizik
    Ibn-i Sina gazili kendisinden önceki
    filozoflarin görüsleriyle kelamcilarinkini
    uzlastirmaya çalismis, Aristoteles'in
    metafizigiyle kelamcilarin ve yeni eflatuncularin
    düsüncelerini birlestirerek yeni bir biresim
    ortaya koymustur. Ibn-i Sina'ya göre metafizigin
    temel konusu, vücudu mutlak olan Allah ile yüce
    varliklardir. Vücut üçe ayrilir olasi varlik ya
    da ortaya çikan ve sonra yok olan varlik olasi
    ve zorunlu varlik özü geregi gerekli olan
    varlik. Ibn-i Sina Allah'i Vahdet-i Vücud yani
    varligi zorunlu olan olarak belirtir ve bu fikir
    ona hastir. Varlik'i temel konu alan metafizik,
    gerekli bir bilim dalidir.AkilBu konudaki
    görüsleri Aristoteles ve Farabi'den farkli olan
    Ibn-i Sina'ya göre akil bes çesittir. Olasi akil
    açik-seçik ve zorunlu olanlari bilebilir, bilmeyi
    ve anlamayi saglar, aklin en yüksek asamasidir ve
    her insanda bulunmaz, kendisinde
    bulunani-kendisine verileni algilar ve makulleri
    yani kazanilmis verileri kavrar. Ibn-i Sina akil
    konusunda, Eflatun'un idealizmi ile
    Aristoteles'in deneyciligini uzlastirmaya,
    birlestirici bir akil görüsü ortaya koymaya
    çalismistir.Bilimlerin SiniflandirilmasiIbn-i
    Sina'ya göre bilimler madde ve biçim iliskisi
    bakimindan üçe ayrilir. Doga bilimleri ya da
    asagi bilimler, maddesinden ayrilmamis biçimlerin
    bilimi, metafizik, mantik ya da yüksek bilimler
    maddesinden ayrilan biçimlerin bilimleridir.
    matematik ya da orta bilimler ancak insanin
    zihninde maddesinden ayrilabilen, bazen
    maddesiyle birlikte, bazen ayri olan biçimlerin
    biçimidir.Kendisinden sonraki Dogu ve Bati
    filozoflarinin çogunu etkileyen Ibn-i Sina,
    müzikle de ilgilenmistir. 250'yi askin yapitinin
    baslicasi olan Sifa ve Kanun, felsefenin temel
    yapiti sayilarak, uzun yillar boyunca pek çok
    üniversitede okutulmustur.

8

9
ÖMER HAYYAM
  • Asil adi Giyaseddin Ebul Feth Bin Ibrahim El
    Hayyam dir.18 Mayis 1048de Iranin Nisabur
    kentinde dogan Ömer Hayyam bir çadircinin
    ogluydu. Çadirci anlamina gelen soyadini
    babasinin mesleginden almistir.Fakat o soyisminin
    çok ötesinde islere imza atmistir. Ilgilendigi
    ilimlermatematik ,fizik,astronomi, siir,
    tip,müzik. Horasanin yildizi Iranin Iraki Acemi
    ve Iraki Arabi olmak üzere her iki Irakin dahisi,
    feylesoflarin prensi Ömer! Daha yasadigi dönemde
    Ibn-i Sinadan sonra Dogunun yetistirdigi en büyük
    bilgin olarak kabul ediliyordu. Tip, fizik,
    astronomi, cebir, geometri ve yüksek matematik
    alanlarinda önemli çalismalari olan Ömer Hayyam
    için zamanin bütün bilgilerini bildigi
    söylenirdi. O herkesten farkli olarak yaptigi
    çalismalarin cogunu kaleme almadi, oysa O ismini
    çokça duydugumuz teoremlerin isimsiz
    kahramanidir. Elde bulunan ender kayitlara
    dayanilarak Ömer Hayyamin çalismalari söyle
    siralanabilir Yazdigi bilimsel içerikli kitaplar
    arasinda Cebir ve Geometri Üzerine, Fiziksel
    Bilimler Alaninda Bir Özet, Varlikla Ilgili Bilgi
    Özeti, Olus ve Görüsler, Bilgelikler Ölçüsü,
    Akillar Bahçesi yer alir. En büyük eseri Cebir
    Risalesidir. On bölümden olusan bu kitabin dört
    bölümünde kübik denklemleri incelemis ve bu
    denklemleri siniflandirmistir. Matematik
    tarihinde ilk kez bu siniflandirmayi yapan
    kisidir. O cebiri, sayisal ve geometrik
    bilinmeyenlerin belirlenmesini amaçlayan bilim
    olarak tanimlardi.Matematik bilgisi ve yetenegi
    zamanin çok ötesinde olan Ömer Hayyam
    denklemlerle ilgili basarili çalismalar
    yapmistir. Nitekim, Hayyam 13 farkli 3. dereceden
    denklem tanimlamistir. Denklemleri çogunlukla
    geometrik metod kullanarak çözmüstür ve bu
    çözümler zekice seçilmis konikler üzerine
    dayandirilmistir. Bu kitabinda iki konigin
    arakesitini kullanarak 3. dereceden her denklem
    tipi için köklerin bir geometrik çizimi
    bulundugunu belirtir ve bu köklerin varlik
    kosullarini tartisir.Bunun yanisira Hayyam, binom
    açilimini da bulmustur.Binom teoerimini ve bu
    açilimdaki katsayilari bulan ilk kisi oldugu
    düsünülmektedir. (Pascal üçgeni diye bildigimiz
    sey aslinda bir Hayyam üçgenidir )

10
(No Transcript)
11
BIRUNI
  • Birunî Eserlerindeki yüksek fen bilgileri,
    kendinden sekiz asir sonra gelen fen bilim
    adamlarini dahi hayrette birakmis, bugünkü fennin
    mimarlarinin rehberi olmus büyük fen ve islâm
    âlimidir. Arapça yazdigi kitaplarda sik sik
    Türkçe kelimeler kullanmasi , ilk astronomi
    gözlemlerini Türklerin oturdugu bölgelerde
    yapmasi onun Türk oldugunu göstermektedir, ve bu
    yüzden Türk bilgini olarak taninmaktadir. Ismi
    Muhammed bin Ahmed el Birunî el- Harezmi olup
    künyesi Ebû Reyhandir. Birunî ya da Beyruni
    ismiyle ün yapmis olup, bati dünyasinda Ali Boron
    adiyla taninmaktadir. Çok yönlü bir bilgin olan
    Birunî matematik, astronomi, tip, trigonometri,
    fizik, dogabilim, eczacilik, jeoloji, sosyoloji,
    tarih, cografya, felsefe, etnoloji , dinler
    tarihi, filoloji , botanik, mineraloji gibi
    alanlarda 100 den fazla eser vermistir. Birunî
    Türkçe, Arapça, Farsça, Sanskritçe, Yunanca,
    Ibranice bilmekteydi ve sadece Islâm aleminde
    degil tüm dünyada taninmakta ve saygiyla
    anilmaktadir. Vasili V. Bartold tarafindan en
    büyük Islâm bilgini olarak nitelenen Birunî
    akilci ve nesnel yöntemiyle yalniz Islam
    dünyasinin degil, çaginin en büyük bilginleri
    arasinda yer alir. Eserlerinin çogu bati
    dillerine çevrilmis ve defalarca basilmistir.
    1973 yilinda dogumunun 1000. yildönümü olmasi
    nedeniyle UNESCOnun önayak olmasi ile bütün
    dünyada anilmistir. Hayati Birunî 973 (H. 362)
    yilinda Zilhicce ayinin üçüncü günü Kasda
    dogmustur. Küçük yasta iken babasini kaybetmis
    çok zor sartlar altinda yetismistir. Daha çocuk
    yasta üstün kabiliyeti ve keskin zekasi ile
    dikkatleri üzerine çekmis, Harezmsah hanedanindan
    meshur âlim ve matematikçi Ebu Nasr Mensûr bin
    Ali Irak onu himayesi altina almistir. Onun
    araciligiyla Harizm sarayina girerek dönemin ünlü
    bilginlerinden matematik ve astronomi ögrenimi
    görmüstür. Ebu Abbas memnun bin Muhammed Kas
    kentini alarak Bati Harizm Sülalesinin
    egemenligine son verince (995), bir süre Reyde
    kaldiktan sonra Cürcana yerleserek Sultan Kabus
    Vüsmgirin sarayina girmis, orada
    el-Âsârul-bâkiye anil kurunil-haliye adli
    tarih ve kronoloji alanindaki ünlü yapitini
    sultana sunmustur

12
(No Transcript)
13
EBUBEKIR ER-RAZI
  • Asil adi Muhammed bin Zekeriya olan ebu Bekir el
    Razi Rey kentinde IS 864 yilinda dogmus ve yine
    ayni kentte IS 925 yilinda ölmüstür. Fizik,
    felsefe, tip, kimya alanlarinda eserler
    vermistir.Türk ve Acem oldugu konusunda
    tartismalar olan Ebu Bekir El Razi, dogdugu sehir
    olan Rey'de felsefe, matematik, doga bilimleri ve
    astonomi egitimi yaptiktan sonra Bagdat ve baska
    Islam sehirlerinde ögrenimini tamamladi. Daha
    sonradan da tip ögrenimi gördü. Rey ve Bagdat
    hastanelerinde bashekim olarak çalisan Razi'nin
    eserlerinin neredeyse hepsi Latinceye
    çevrilmistir. Tip alaninda yazdigi el-Havi adli
    ansiklopedi 17. yüzyila kadar en önemli basvuru
    kaynagi olmustur.Ilk göz ameliyati, sülfirik
    asidin kesfi, alkol ve tipta kullanimi, su çiçegi
    ve kizamigin ilmi esaslarla birbirinden
    ayrilmasi, modern kimya ile kimya mühendisliginin
    arasindaki geçisin kurulmasi, allerjik astim
    üzerine yazilan ilk makale gibi bir çok
    çalismayla taninir.Ebu Bekir el Razi'nin önemi
    Islam dünyasi içinde ilk defa doga felsefesini
    savunan kisi olmasidir. IS 750 yilindan sonra
    Türk ve Pers kültürlerinin katilmasiyla
    kozmopolit bir hal alan Islam her alanda ilerleme
    kaydetmeye baslanmistir. Bu dönemde birçok Islam
    sehrinde büyük kütüphaneler kurulmustur. Bunlar
    ayni zamanda arastirma merkezleridir. Antik çaga
    ait birçok kitabin çevirileri yapilmistir.

14
  • Antik çagda Thales'le baslayip gelisen doga
    felsefesinin Iskenderiye kütüphanesinin
    yakilmasiyla kesintiye ugramasindan sonra Islam
    uygarligi içinde tekrar dogusu Ebu Bekir el Razi
    ile olmustur. Bunun yani sira Aristoteles ve
    idealizm felsefesinin takipçisi Farabi'ye ve
    idealizm ve doga felsefesini birlestirmeye
    çalisan Ibn-i Sina'yi önemli isimler arasinda
    sayabiliriz.Ebu Bekir el Razi Islam içindeki
    önemli akimlarla çatismaya girmis ve Islam
    uygarligi içinde thales benzeri bir gelenek
    kuramamistir. Daha sonralari Mogol istilasi ve
    Haçli seferlerinin sonucu olarak bu gelisme
    durmustur. Bilhassa Mogol istilasi bu elde edilen
    gelismelere büyük darbe vurmustur. Sadece Sivas
    kütüphanesinin yakilmasinda 250.000 kitap yok
    olmustur.Bu dönemde Islam uygarliginin en
    önemli basarisi Budistlerden aldiklari rakamlarla
    antik dönem eserlerden elde ettikleri geometriyi
    sentezleyerek analitik geometri ve cebiri
    gelistirmeleridir. Ispanya'daki endülüs uygarligi
    araciligiyla bilhassa Ibn-i Rüsd ve diger bilim
    adamlarinin eserlerinin Latinceye çevrilmesi
    Bertrand Russell'in deyimiyle Avrupa uygarliginin
    dogusu olmustur. Tahran yakinlarinda kurulan Razi
    Enstitüsü onun adina kurulmustur ve dogumu olan
    27 Agustos günü her yil Iran'da tip bayrami
    olarak kutlanir

15
(No Transcript)
16
EL KINDI
  • Kisaltilmis adiyla Kindi veya tam adiyla
    Ebu-Yusuf Ya'kub ibn Ishak el-Kindi. Ortaçag
    Avrupasi'nda Alchindus' adiyla taninan, ilk
    islam filozofudur. Platon, Aristoteles ve
    Plotinos'un görüslerinin bir sentezini yapmistir.
    Felsefenin yönteminin kanitlama, kanitlamanin
    hedefinin maddeye biçim kazandiran özleri bilmek,
    felsefenin amacinin ise Tanri'ya erismek oldugunu
    öne süren El-Kindi'ye göre, felsefi bilginin ilk
    basamagi akilyürütmedir. Insanin akilyürütme
    yoluyla adim adim basitten bilesige ve en yetkin
    olana dogru yükseldigini öne süren filozof,
    varliga akilci bir açidan yaklastigi için,
    Tanri'nin özüne ait sifatlari inkar etmistir.
    Tanri'nin sifatlarinin ancak olumsuz bir biçimde
    bilinebilecegini savunan el-Kindi'ye göre, Tanri
    mutlak bir'dir. Mutlak varlik olmasi sebebiyle,
    Mutlak Bir'in sekli, niteligi, niceligi, maddesi
    yoktur ve O göreli bir varlik degildir.Soylu
    bir ailenin çocugu olarak Küfe'de dogmustur.
    Dedesi Es'as, Güney Arabistan'in en büyük
    kabilelerinden biri olan Kinde'nin hükümdariydi.
    Müslüman olduktan sonra kabilesinin ileri
    gelenleriyle Küfe'ye yerlesmisti. Babasi Ishak b.
    es-Sabbah yillarca Küfe valiligi yapti.

17
  • Küçük yasta babasini yitiren Kindi, çocukluk ve
    gençlik yillarini Küfe ve Basra'da geçirerek
    geleneksel temel egitimden sonra dil ve edebiyat
    alaninda egitim gördü. Halife Me'mun'un 830'da
    kurdugu Beytü'l-hikme'deki bilginler toplulugu
    arasinda yer aldi. Mutezili devlet
    yöneticilerinden destek gören Kindi Ehl-i Sünnet
    yanlisi Mütevekkil-Alellah'in iktidarinda
    saraydan uzak kaldi.Kindi felsefeden tibba,
    matematikten astronomiye, ilahiyattan siyasete,
    psikolojiden diyalektige, astrolojiden kehanete
    ve optikten kimyaya kadar yirmi ayri dalda eser
    vererek sayilari 277'yi bulan bir külliyat
    olusturmustur.Akla büyük bir yer veren Messai
    felsefe akimini ilk baslatan da Kindi'dir. 17
    eseri Latince'ye, 4'ü Ibranice'ye tercüme
    edilmistir. Ayrica izafiyet teorisini bulan ilk
    kisidir. Mekan ve hareketin izafi oldugunu,
    zamanin cisim ve hareketten ayri
    düsünülemeyecegini söylemistir. Yavas dedigimiz
    sey, uzun zaman içinde belli bir mesafenin kat
    edilmesidir. Hizlilik ise kisa zaman içinde ayni
    mesafeninkat edilmesidir.El-Kindi kriptoloji
    biliminde Jül Sezar tarafindan bulunan ve
    uygulanan tek alfabeli yerine koyma sifreleme
    yöntemini gelistirerek frekans analizini bulan
    kisidir.

18
(No Transcript)
19
GAZALI
  • Ebu Hamid Ibn Mehmed ibn Mehmed Gazzali,
    zamaninin en ünlü kelamcisi, elestirmeni ve
    imanci filozofuydu. Safii mezhebindedir.
    Horasan'daki Tus kentinde, 1058'de dogdu. Oradan
    Nisabur'a ögrenime gitti. Genç yasinda büyük bir
    yetenek oldugunu gösterdi. Kelam ve felsefedeki
    derin bilgisi, Selçuklularin büyük veziri Nizamül
    Mülk'ün dikkatini çekti. Nizamül Mülk, Bagdat'ta
    kurmus oldugu Nizamiye Medresesi'nin yönetimini
    ona verdi. Gazzali o zaman 33 yasindaydi ve
    oldukça büyük bir ün kazanmisti. Birkaç sene
    sonra hacca gitmek için görevini birakti. Dönüste
    zaman zaman Kudüs, Sam, Iskenderiye'de
    arastirmalar ve çalismalar yapti. Iskenderiye'den
    Magribe giderek Murabitin hükümdari Yusuf bin
    Tasfin'i ziyaret ettigi söylenir. Yusuf'un
    ölümünden sonra yeniden Kudüs'e döndü ve orada
    inziva hayati yasamaya basladi. Bu sirada pek çok
    eser yazdi. Bu eserlerin genel konusu islamiyetin
    diger dinlere üstünlügü, dinin felsefeye
    üstünlügünü savunmadir.Gazzali, yasaminin
    sonlarina dogru inzivasini bozdu ve Nisabur'a
    döndü. Bagdat medresesinin yönetimini yeniden
    üstlendir. Bir süre yeniden ögretim hayatina
    girdi. Fakat bu uzun sürmedi ve Kudüs'e dönerek
    orada mutasavviflar için bir tekke kurdu. 1111'de
    ölünceye dek bu inzivada kaldi. Gazzali'nin
    yasami ve düsüncelerinin gelisimi konusundaki
    bilgiyi kendisinin yazdigi El-Munkiz'den
    ögreniyoruz. Felsefe tarihinde bu tarzda
    hayatitla eseri arasindaki sik baglantiyi
    gösteren pek az örnek vardir. Bunun için yalniz
    Saint Augustin'in Confessions'u ile Descartes'in
    discours'unu gösterebiliriz.Gazali'nin asil
    katkisi din, felsefe ve tasavvufta yatmaktadir.
    Çok sayida Müslüman filozof, Neoplantonik felsefe
    dahil, Yunan felsefesinin çesitli bakis açilarini
    izlemekte ve gelistirmektedir. Birkaç islami
    ögretiyle uyusmazliga yol açmaktaydi. Öte yandan,
    tasavvuf hareketi, Islam'in namaz ve görevlerinin
    zorunlu yerine getirilmesinden kaçinmak gibi
    asiri tenasüpleri üstlenmekteydi. Süphe götürmez
    alimligi ve kisisel mistik deneyimini esas
    alarak, Gazali hem felsefede hem de tasavvufta bu
    egilimleri düzeltmeye çabaladi. Ibni Sina'ya
    karsi dinin dogrularini savundu.

20
  • Gazzali, Esarilige büyük bir hamle vermis ve
    kelamin en büyük üstatlarindan sayilmistir. En
    büyük esiri alti ciltlik nakli ilimler
    ansiklopedisi ve önemli kelam kitaplarindan biri
    olan Ihya'dir. Messai felsefesini özetlemeyen
    Makasid-ül-felasife ile bu felsefeye karsi
    yapilan siddetli saldiri içeren
    Tefahüt-ül-felasife ve mantiga dair risaleni
    burada anmaliyiz.Gazzali, El-Munkiz'de bir
    dostunun sorularina yanit vermek için çesitli
    doktrinler arasinda gerçekle hatayi ayirmanin
    güçlüklerini, 20 yasindan beri gerçek bilgiye
    ulasmak için yaptigi mücadeleleri anlatiyor.
    Bütün dinsel ve felsefi doktrinleri sirayla
    inceledikten sonra sonunda her seyden süphe
    ederek mutlak septisizme ulasiyor.Bizi çok kere
    çeliskili hükümlere sevk eden zekadan ve idrak
    galatlariyla aldanan duygulardan süphe ediyor.
    Akil da ona güven vermiyor. Zira onun prensipleri
    kesin olan hiçbir sey ifade etmez. Uyaniklik
    halinde gerek duyularin idraki gerek zeka ile
    dogru zannettigimiz sey ancak içinde bulundugumuz
    hale göre dogrudur. Baskasinin varolmayacagindan
    emin miyiz? Örnegin uyaniklik halimizin uykudaki
    halimize orani bu halin uyanikliga oraninin
    aynisi olabilir. O durumda aklimizla dogru
    sandigimiz bu yeni hal gerçekte rüyadan ibaret
    olabilir.Bununla birlikte Gazzali, felsefeye
    yöntem olarak kullandigi bu süphecilikten geri
    dönüyor. Fakat bu dönüs, Descartes'te oldugu gibi
    aklin zaferi ile sonuçlanmiyor. Gerçegi hararetle
    ararken kelamcilarin, Batinilerin, filozoflarin,
    mutasavviflarin doktrinlerini derinden derine
    tahlil ediyor. Onlarin gerçege ulasmak
    konusundaki yetersizliklerini açikliyor. Bu
    tahliller arasinda en önemlisi Gazzali'nin akla
    dayanan disiplinleri yani riyaziyet mantik, doga
    bilimleri ve felsefeyi elestirisidir. Varilan
    sonuç sudur bunlardan hiçbiri, mutlak gerçege
    ulasmak için kesin bir yol göstermiyor. Bunlardan
    örnegin riyaziyet, mantik ve felsefeye iliskin
    bazi elestirilerini görelim.

21
Mantik Konusu
  • Mantik, herhangi bir seyi ispata yarayan bir
    araçtir. Bu araç ayni fikrin hem lehinde hem
    aleyhinde kullanilabilir. Kelamcilar ve
    filozoflar birbirlerini reddetmek için ayni aleti
    kullaniyorlar. Eger obje olarak gerçegi
    göstermeye yeterli olsaydi, yalnizca tek bir
    amaca hizmet etmeliydi.Felsefede, Gazali
    matematik ve asil bilimlerin yaklasimini tamamen
    dogru olarak onayladi. Bununla beraber,
    Aristotelesçi mantigin tekniklerini ve
    Neoplatonik yöntemleri benimsemis ve bu araçlari,
    Aristotelesçi ve asiri usçulugun negatif
    etkilerini azaltmak için o zaman hüküm süren
    Neoplatonik felsefe kurakliginin kusur ve
    eksikliklerini açikça ortaya koymak için
    kullandi. Farabi gibi bazi Müslüman filozoflarin
    tersine, mutlak ve sonsuzu kavramak için aklin
    yetersizligini savundu. Usun hakikate ulasmasi
    olanaksizdi ve izafi olanin gözlemlenmesi ile
    sinirliydi. Birkaç müslüman filozof, ayni zamanda
    evrenin boslukta sonlu fakat zamanda sonsuz
    oldugunu savunmuslardir. Gazali, sonsuz bir
    zamanin sonsuz bir bosluk ile iliskili oldugunu
    iddia etmistir. düsünce açikligi ve iddia
    gücüyle, us ile dini inanç arasinda bir denge
    yaratabildi ve bunlarin ardisik kürelerini
    sirasiyla sonsuz ve sonlu olarak tanimladi.
  • Dinde, özellikle mistisizmde, tasavvufun
    yaklasimini asiriliklarini temizlemis ve
    geleneksel dinin otoritesini yeniden
    yerlestirmistir. Yine de, mutlak hakikate ulasmak
    için gerekli yol oldugunu iddia ettigi gerçek
    tasavvufun önemini vurguladi.Felsefe konusunda
    Gazzali'nin itirazlari daha esaslidir. Bunlardan
    yalniz El-Munkiz'de degil, daha birçok eserinde
    uzun uzadiya açiklar. Bu itirazlara özellikle
    makasid-ül-felasife ve Tehafüt-ül-felasife adli
    kitaplarini ayirmis olup bu eserlerden ikincisi
    batida çok taninmistir. Birinci Kitapta Gazzali,
    filozoflarin kuramlarini açikliyor ve asillarini
    gösteriyor. Ikincisinde onlari kendi doktrini
    bakimindan elestiriyor. Makasid 12. yüzyilda
    Gundissalvi tarafindan Latince'ye çevriliyor.

22
  • Gazzali, duyularin ve zekanin elestirisini
    yaptiktan sonra akli bilgi derecesinde yalniz
    matematikte saf kesinligi buluyor. Matematigin
    ilkelir konusunda herkesle birlesir. Mantigin
    temelleri de genellikle dogrudur ve hata yüzdesi
    azdir. Metafizigin hükümlerinde çok farkli görüs
    vardir ve genellikle gerçege aykiridir. Riyaziyat
    ve mantiktan sonra metafizige bu hücum Kant'in
    kuramsal akil elestirisnde yaptigi hücumun ayni
    tarzindadir. Kant, mantigin, metafizigin ve
    fizigin hudutlari iyi çizilmis oldugunu fakat
    metafizigin hudutlari sinirlandirilmadigi için
    onda ayni kesinlik ve yakinligin bulunmadigini
    açiklamaktadir.Fizikte gerçek ve hatta
    Gazzali'ye göre karisik olarak bulunur. Böylece
    bütün eserini filozoflarin metafizige ait
    görüslerini elestirmeye adiyor.
  • 1. Bütün eski filozoflarin doktrinlerini
    tartismaya girmedigi için onlarin en ünlü olan
    Aristo'nun fikirlerini tenkitle basliyor.
    Metafizik doktrinlerinin hiçbir zaman mantik ve
    matematik gibi kesin ve reddedilmez düsüncelere
    dayandigini iddia ediyor. Bu bakimdan Islam
    filozoflarinin en moderni Gazzali'dir.
    Fikirlerinde süphecilik ile imancilik arasinda
    bulunur. Aristo'nun eserini her serh eden ayni
    sekilde anlamistir ve aralarinda hiçbir iliski
    yoktur. Bunlardan en önemlisi olan Farabi ile
    Ibn-i Sina'nin fikirleri arasindaki çeliskileri
    gösterir. Gazzali'ye göre ikisi de Aristo'ya
    dayanmaktadir.2. Filozoflari kullandiklari bazi
    kavramlar örnegin yaratici için cevher veya ilk
    sebep demek gibi kavramlar üzerinde tartismiyor.
    Çünkü özellikle kavrama verilen anlamda anlasmak
    söz konusudur. Cevher deyince kendi varligiyla
    varolan seyin anlasildigini bilmek yeterlidir.
    Gazzali, Descartes gibi baslar ama Pascal gibi
    bitirir. Süpheciligi aklin yetersizligini isler,
    yerine imani koymaya çalisir.

23
(No Transcript)
24
IBN-I HALDUN
  • Ibn Haldun 1332-1406 yillari arasinda yasamis bir
    islam filozofudur. Tam adi Abdurrahman b.
    Muhammed b. ebu Bekr Muhammed b. Hasan'dir. Ibn
    Haldun 1. Ramazan ayinda 1332 yilinda Tunus'ta,
    nesli sahabilerden Vail b. Hacer'e uzanan, Arap
    bir ailede dogdu. Asli Yemen kabilelerinden
    Hadramut'a kadar uzanir. Dedelerinden, ilk olarak
    Halid b. Osman, Endülüs'teki Karmuna'ya hicret
    etti. Endülüs halkinin adeti olarak Halid olan
    ismine u ve n harfleri eklenerek ismi Haldun'a
    dönüstü.Ibn Haldun'un yasami çok iyi sekilde
    belgelenmis ve özgeçmisini arapça bir isimde
    anlatilan kitap 1951 yilinda Kahire'den Muhammad
    ibn-Tawit at Tanji tarafindan yayinlanmistir. Ibn
    Haldun banü chaldün isminde asil ir aileden,
    birkaç kusak Carmona ve Sevilla, Endülüs'de
    yasamislardir. Zaten Haldun aile ismi kökeni
    öncülleri Halid'ten gelmektedir. Özgeçmisinde Ibn
    Haldun, kökeninin Islam Peygamberi Muahmmed
    Mustafa sav. zamaninda arap-yemen kabilelerinden
    Hadramut'a kadar uzandigindan ve ailesinin Islami
    fetih baslarinda Ispanya'ya geldiginden
    bahseder.Ailesi Ibn-i Haldun'un Afrika'da en
    iyi ögretmenlerden egitim almasini saglamistir.
    Kaliteli bir arap egitimi olan, Kur'an, Arap
    Dilbilimi, Hadis ve Islam hukuku alir. Ayrica
    tasavvuf, matematikçi ve filozof al-Abili'den
    Matematik, Mantik ve Felsefe egitimini alir. 17
    yasindayken üç kitayi, tabii ki tunus sehrini de,
    etkisi altina alan Büyük Veba Salgininda ailesini
    kaybeder. Egitimi bitince Tunus sehrinde Hafsid
    hanedanindan sultan abu Ishak Ibrahim II.
    al-Mustansir'in yazmani olarak çalisir. Daha
    sonra Tunus'tan Fas'a tasinir ve 20 yasina
    geldiginde siyasal meslek hayati baslar. Sultan
    Abu Ishak emriyle Ibn Tafragin'in yaninda idari
    isler görevi verilir.

25
  • Ibn-i Haldun özellikle köy-kent farklilasmasi
    hakkinda toplumsal çözümlemeler getirmistir. Ünlü
    eseri Mukaddime'nin 2. bölümünde, göçebe-köy
    toplumsal yasamiyla yerlesik-kent toplumsal
    yasami arasinda önemli saptamalar yapmistir. Ona
    göre, göçebe-köy toplumsal yasami, yerlesik-kent
    toplumsal yasamindan önce baslamistir. Köy halki,
    kent halkindan daha saglam, mert, özgüveni daha
    fazla, özgür, köklü ve az bozulmustur. Köy aile
    yasami, kent aile yasamindan daha dengeli, daha
    saglam ve daha huzurludur. Toplumsal bilinç ve
    duyarlilik, karsilikli yardimlasma ve dayanisma
    köy toplumsal yasamindan da fazladir. ayrica
    yaslilara ve kadinlara verilen saygi ve deger de
    çok daha fazladir. Ibn-i Haldun tüm kralliklarin
    da tipki canli organizmalar gibi dogum, gelisme,
    duraklama ve ölüm evreleri oldugunu, dogum ve
    gelisme gibi evrelerin göçebe yasam kültür ve
    ahlakinin sonucu oldugunu, zamanla kent yasamina
    alisan uygarliklarinsa gerilemeye ve ölmeye
    basladiklarini ileri sürmüstür. Ondan önceki tüm
    tarihçiler olaylari tek tek ele alip, hikaye gibi
    anlatmis, bir senteze gidememislerdir. Ibn Haldun
    ise tek tek fenomenlerden yola çikarak ünlü tarih
    tezini öne sürmüs, böylelikle de sosyoloji adini
    verdigimiz bilim dali kendisiyle baslamistir.

26
(No Transcript)
27
IBN-I RÜSD
  • Ibn Rüsd Endülüslü Arap felsefeci ve hekim, bir
    felsefe, fikih, matematik ve tip alimi.
    Kurtuba'da dogdu ve Marakes, Fas'ta öldü. Ibn
    Rüsd, Maliki mezhebinden fakihler yetistirmis bir
    aileden gelir, dedesi Ebu El-Velid Muhammed
    hanedaninin Kurtuba'daki en yüksek dereceli
    hakimiydi. Babasi Ebu El-Kasim Ahmed, ayni makami
    Muvahhidler'in 1146'daki hakimiyetine kadar isgal
    etti.Yusuf el-Mansur'un veziri Ibn tufeyl
    tarafindan sarayla ve büyük Islam hekimlerinden
    sonradan arkadasi olacak Ibn Zuhr ile
    tanistirildi. 1160'da Sevilla kadisi oldu ve
    hizmeti boyunca Sevilla, Kurtuba ve Fas'ta birçok
    davaya bakti. Aristo'nun eserlerine serhler ve
    bir tip ansiklopedisi yazdi. Eserlerini
    1200lerde, Yakob Anatoli Arapça'dan Ibranice'ye
    tercüme etti.En önemli orjinal felsefi eseri
    Çeliskilerin Çeliskileri / Insicamsizligin
    Incisamsizligi ismini tasir ve Gazali'nin
    Tehafüt-ül Felasife isimli kitabindaki kendiyle
    çelisme ve Islami mugayir olma iddialarina karsi
    Aristo felsefesini savunur. Faslu'l-makal ve
    el-Kesf an minhaci'l-edille isimli iki risalesi
    de felsefe-din iliskilerini konu alir. Endülüs'ü
    12. yüzyilin sonralarinda yayilan fanatiklik
    dalgasiyla, sahip oldugu baglantilar kendisini
    siyasi problemlerden uzak tutmamis ve Kurtuba
    yakinlarinda bir yerde tecrit edilmis ve
    ölümünden kisa süre önce Fas'a gidinceye dek
    gözetim altinda tutulmustur. Mantik ve metafizik
    alaninda verdigi eserlerin çogu müteakip sansür
    döneminde kaybolmustur.

28
Ibni Rüsd Felsefesi
  • Ibn rüsd'e göre, felsefe ögrenmek dini bir
    zorunluluktur. Din, var olanlara akilla bakmayi
    ve degerlendirmeyi zorunlu tutmaktadir. Baska
    dinlerin ve idolojilerin fikirlerini ögrenmek de
    ayni sekilde zorunludur. Gerçek her neredeyse
    alinir ve yararlanilir. Eskilerin kitaplarindaki
    bilgilerle, dinin bildirdikleri amaç bakimindan
    benzemektedirler.Ibn Rüsd, felsefe ile
    ugrasanlarin ve olaylara akilci açidan bakanlarin
    sapittiklarini ileri sürenleri elestirir. Ona
    göre, akil ve felsefe, gerçege ulastirici en
    önemli yasamsal enstrümanlardir. Ona göre islamla
    felsefe arasinda bir çatisma yoktur. Kisinin hem
    felsefe, hem de din doluyla dogruya
    ulasabilecegini düsünmüstür. Kainatin ebediyete
    ve formlarin ezeliyetine inanirdi.
  • Felsefenin temel konusunun varlik oldugunu,
    felsefenin varolani, genel bir bütünlük içinde
    insana verileni incelemeye, açiklamaya
    çalistigini savunan Ibn Rüst, bütün varlik
    türlerinin en tepesinde bulunan yüce bir varlik
    olarak Tanri'ya yalnizca var olandan, bes duyu
    ile algilanip akil ilkeleri ile açiklanan
    varliklardan yola çikarak gidebilecegimizi
    belirtmistir. Felsefenin, varlik kavrami altinda
    toplanan bütün nesneleri konu edinen disiplin
    oldugunu belirtmistir. bu nedenle düsünce
    sisteminde felsefe, teolojiden önce gelir.
    Bununla birlikte, felsefe ve teolojiden her
    birinin kendisine özgü bir fonksiyonu oldugunu
    söylemistir.

29
  • Ibn rüst en çok Aristo'nun yaptigi, bugün Bati'da
    pek çogu unutulmus, tercüme ve serhleriyle
    ünlüdür. 1150'den önce Avrupa'da Aristo'nun
    eserlerinin birkaç tercümesinden baskasi yoktu ve
    bunlar da din adamlarinca ragbet görüp,
    incelenmiyorlardi. Bati'da Aristo'nun mirasinin
    yeniden kesfedilmesi, Ibn rüst'ün eserlerinin 12.
    yüzyil baslarinda Latince'ye tercümesiyle
    baslamistir.Ibn Rüst Aristo üzerine çalismalari
    otuz yillik bir dönemi kapsar ve bu dönem içinde,
    erisemedigi politika disinda bütün eserlerine
    serhler yazmistir. Eserlerinin Ibranice
    tercümeleri de Ibrani Felsefesi üzerinde kalici
    bir etki birakmistir. Ibn Rüst'ün düsünceleri,
    hristiyanlik skolastik gelenekten, Aristo'nun
    mantik çalismalarina deger veren Thomas Aquinas
    ve digerleri tarafindan özümsenmistir. Thomas
    Aquinas gibi meshur skolastik filozoflar, ona
    ismi yerine Sarih ve Aristo'ya da Filozof
    diyecek yüksek derecede önem veriyorlardi. Islam
    dünyasinda bir okul birakmamis ve ölümü
    endülüs'teki serbest düsünce hayatinin grubunu
    isaret etmistir.Orta Çag'in Avrupali
    skolastiklerinin kendisine gösterdikleri saygidan
    ötürü, Dante Ibn rüst'ü Ilahi Komedya'da diger
    büyük pagan filozoflarla beraber, iltifatin üne
    borçlu olundugu Limbo'da tasvir etmistir. Ibn
    Rüst, Jorge Luis Borges'in Ibn Rüst'ün Arayisi
    isimli hikayesinde trajedi ve komedi
    kelimelerinin anlamlarini ararken resmedilir.

30
(No Transcript)
31
MUHYIDDIN EL ARABI
  • Ünlü mutasavvif, Islam düsünürü ve sairdir.
    Muhyiddin Ibn-i Arabi, Muvahhidun döneminde 27
    Ramazan 560'da Mursiye, Ispanya'da dogdu.
    Bilinmeyen bir sebeple 8 yasinda ailesiyle
    birlikte Isbiliye'ye geldi. Ailesi Arap Tayy
    kabilesine mensuptu. Yakin cedleri hakkinda fazla
    bir sey bilinmiyor olsa bile, anne ve baba
    tarafindan nüfuz ve itibar sahibi kimseler oldugu
    anlasiliyor. Akrabalari arasinda tasavvufi
    bilgilere sahip kimseler vardi. Dayisi EbüMüslim
    el-Havlani'de, kutubularin büyüklerinden
    sayilir.Ilk tahsilini bu sehirde yapti, uzun
    bir süre burada kaldi. Çocuk yaslarinda ahmed
    Ibnu'l Esiri adinda genç bir Sufi ile arkadas
    oldu. Ibnu'l-Arabi, bu tahsil sirasinda bir
    aralik Halvet'e çekilmis her sahada ve özellikle
    tasavvufi marifetler sahasinda hiçbir sey
    bilmezken ve bu hususta hiçbir kitap da okumadan,
    kesif ve keramet yoluyla birçok seylere muttali
    olarak halvetten çikti.Endülüs'te bir süre daha
    kaldiktan sonra, seyahate çikti. Sam, Bagdat ve
    Mekke2ye giderek orada bulunan taninmis alim ve
    seyhlerle görüstü. 1182'de Ibn-i Rüsd ile
    görüstü. Bu görüsmeyi eserinde anlatir. Bu Ibnu
    Rüsd'ün akil yoluyla elde edilecegini
    söylemesiyle meshur oldugu yillardir. 17
    yasindaki genç, Muhyiddin gerçek bilginin sadece
    aklimizdan gelmedigine, böyle bir bilginin daha
    çok ilham ve kesf yoluyla elde edilebilecegine
    inanmisti.Bu yillarda Sekkaz isminde bir seyhle
    tanisti. Küçük yaslardan itibaren ibadete
    baslayan, allah korkusu tasiyan, hayatinda bir
    kerecik olsun ben dememis olan ve uzun uzun secde
    bir kimsedir. Muhyiddin o ölene kadar onunla
    sohbete devam etti. 1182-1183'de Isbiliyye'ye
    bagli Haniyye'de Lahmi isimli bir seyhden, bu
    zatin adini tasiyan bir mescidde Kur'an dersi
    almistir.

32
  • 1184-1185'de Ureyni isimli bir seyhle tanisti.
    Eserlerinde Ondan ilk hocam diye bahseder, çok
    yararlandigini söyler. Ureyni kulluk meselesinde
    derin bir bilgiye sahipti. Bu yillarda Martili
    adli bir seyhten de istifade etti. Ureyni O'na
    sadece Allah'a bak derken Martili sadece nefsine
    bak, nefisn hususunda dikkatli ol, ona uyma diye
    ögüt vermisti. Martili'ye bu zit önerilerin
    içyüzünü sordu. Bu zat, kendi nasihatinin
    dogrultulugunda israr edecek yerde, Oglum,
    Ureyni'nin gösterdigi yol, yolun ta kendisidir.
    Ona uyman lazim. Bizim ikimiz de , kendi
    halimizin gerekli kildigi yolu sana
    göstermistir. dedi.Bu yillarda Isbiliyye'de
    Koedovali Fatma adinda yasli bir kadina 14 yil
    hizmet etti. Bu kadin, erkek ve kadinlar arasinda
    müttaki ve mütevekkile olarak temayüz etmisti.
    Çok iyi bir kimseyle evliydi. Yüzü o kadar
    güzeldi ki, Ibn Arabi onun yüzüne bakmaktan
    utanirdi. 1189'da Ebu Abdullah Muhammed es-Serefi
    adinda biriyle tanisti. Kendisi dogu Isbiliyye'li
    olup, Hatve ehlindendi. Bes vakit namazini Addis
    Camii'nde kilardi. Ibadete asiri düskünlügünden
    namaz kilmaktan ayaklari siserdi.Arabi,
    Isbiliyye'deyken hastalandi. Okuma kabiliyetini
    kaybetti. 2 yil bu halde kaldiktan sonra 589'da
    Sebte Sehri'ne giderek orada ahlak makamina
    erdigini söyleyen Ibnu Cübeyr ile tanismistir.
    Bir süre sonra Isbiliyye'ye döndü. ayni yil
    Tlemsen'e geldi. Burada Ebu Medyen hakkinda
    gördügü bir rüyayi anlatti.

33
  • 1196'da Fas'a gitti. Orada yaptigi Seyahatler
    sirasinda büyük söhret kazandi. 1198'de tekrar
    Endülüs'e geçti. Girnata Sehri dolaylarindaki
    Baga kasabasinda Sekkaz isimli bir seyhi ziyarete
    geldi. Onun Tasavvuf yolunda karsilastigi en yüce
    kimse oldugunu söyler. 1199-1200'de ilk defa Hac
    için Mekke'ye gitti. Hac'dan sonra Magrib'e,
    oradan da Ebu Medyen'in sehri olan Becaye'de
    bulundu. Bir süre sonra tekrar Mekke'ye geldi ve
    Ruhu'l-Quds, Tacu'r-Rasul adli eserlerini
    yazdi.1204'de Medine, Musul, Bagdat'ta bulundu.
    Musul'da, Et-Tenezzülatu'l-Musuliyyeyi yazdi.
    Musul'dan ayrildiktan sonra Konya'ya geldi. Orada
    tanistigi Sadreddin Konevi'nin dul annesi ile
    evlendi. Konya'dayken Risaletü'l-Envari yazdi.
    Selçuk Meliki tarafindan hürmet ve ikram gördü.
    Sonra Misir'a geçti. Orada Futuhat-i Mekkiye'deki
    sözlerinden ötürü Misir ulemasi tarafindan
    hakkinda verilen idam fetvasiyla yüzyüze gelince
    gizlice oradan kaçti. Tekrar Mekke'ye geldi ve
    burada bir süre kaldi. Mekke'de
    el-Futuhatu'l-Mekkiye, Fusus'u rüyada gördügü
    peygamberin emriyle ve onun istedigi sekilde
    yazdigini bu eserin önsözünde belirtmektedir.
    Veriler bilgilerini, peygambere vahyi getiren
    melegin aldigi kaynaktan almaktadirlar. Bagdat ve
    Halep'te bir süre dolastiktan sonra 612/1215'de
    tekrar Konya'ya geldi. 617'de Sam'a yerlesti.
    Zaman zaman civar sehirlere seyahatler yapti.
    638'de 22 R.Ewel'de Sam'da öldü. Kabri Sam sehri
    disinda Kasiyun Dagi etegindedir. 1516 yilinda
    Sultan Selim, Sam'i Osmanli topragi yaptiginda
    oraya türbe, camii ve imaret insa ettirdi. Medfun
    bulundugu türbenin kubbesinde Ibn Arabi'nin
    kendisine ait oldugu iddia edilen bütün yüzyillar
    yetistirdikleri büyük insanlarla taninir, benden
    sonraki yüzyillar benimle anilacak mealindeki bir
    beyit yazilidir.

34
HAZIRLAYAN
  • ARZU SONTUR
  • 9-B
  • 165
Write a Comment
User Comments (0)
About PowerShow.com